9 Eylül 2011 Cuma

Yeniden... - Fabio Luciano...

Bir efsanedir Fabio Luciano. O formasına tutkuyla bağlı, kanının son damlasına kadar her maçta akıtan, tam bir liderdir. Kendisi ile tanışmamız 2003 senesinin yaz aylarında başlar. Fenerbahçe Corintians takımının kaptanını uzun uğraşlar sonucu kiralamayı başarmıştır. Kimdir bu Luciano diye herkesi bir telaş kaplamıştır. Fenerbahçe'nin defansı son derece zayıftır bir evvelki sene. Acaba Fabio bu defansı toparlayabilecek midir ?  Bu soruların hepsi Fabio'nun sahaya çıktığı an insanların kafasından silinip gidecektir. Neden mi ? Fenerbahçe sahasında İstanbulspor ile oynuyordur. Meşhur Enke maçıdır bu. İstanbulspor karşısına yepyeni bir Fenerbahçe çıkmıştır. Tribünler fulldur ancak ortada bir aksilik vardır. Takım iyi oynayamıyor ve İstanbulspor akın akın geliyordur. PVH'un ilk maçında tribünler farklı bir galibiyet beklerken sahada sivrilen ve yenilgiye isyan eden bir adam vardır. Fabio Luciano. Daha ilk maçından ortada bir aşk başlar taraftar ile Fabio arasında. Tüm hal ve hareketleri Jes Hogh ve Uche tandeminden beri ilk kez Fenerbahçe defansında bir liderin forma giydiğini açıkça belli eder.

Sezonlar ilerler... Aşk iyice büyümüştür taraftar ile Fabio arasında. O takımın cesur yüreği olmuştur. Herhangi bir haksızlıkta takım arkadaşını o savunmaya gider. Agresif derler Fabio için alakası yoktur. O takım arkadaşı için direk kendini siper atar. Ortada bir haksızlık varsa ilk o isyan eder. Liderdir o. Arkasına onlarca insanı hareketleri ile alabilecek bir yapısı vardır. Takımdan ayrılmasının üstünden o kadar zaman geçmişken bu taraftar onu hala özlem ve sevgiyle anıyorsa; siz anlayın ne kadar önemli ne kadar değerli bir oyuncu olduğunu.



Tarif edilemez bir hırs. Formaya secde edecek kadar seven bir savaşçı. En kritik anlarda en kritik hareketleri yapan eşsiz bir yetenek. Kim ondan daha fazlasını ister ya da beklerdi ki. Emin olun bugün 35 yaşında geri dönme  ihtimali var deseler binlerce Fenerbahçe taraftarı koşturarak havaalanına onu karşılamaya gider. Çünkü ona karşı duyulan sevginin ne attığı gollerle alakası var ne de bize yaşattığı mutluluklar ve şampiyonluklarla.

Ona duyulan tüm sevginin nedeni her zaman için forması için varını yoğunu vermesidir.

Teşekkürler Fabio. Emin ol 100 yıl geçse de bu taraftar seni unutmayacak.




Fabio Luciano é um mito. Ele formasına apaixonados, lançando todos os jogos até a última gota de sangue, é um líder na sua totalidade. Eu me encontrei com ele no verão de 2003 começa. Esportes capitão da equipe corintiana conseguiu alugar um resultado de uma longa luta. Quem é esse Luciano cobriu uma enxurrada de todos. Fenerbahçe ano anterior, uma defesa muito fraca. É este o zagueiro Fabio toparlayabilecek eu me pergunto? Todas essas questões está fora do campo Fabio'nun vai para a cabeça das pessoas apagadas. Por quê? Esportes oynuyordur campo com Istanbulspor. Enke este jogo famoso. Istanbulspor contra o Fenerbahce tem uma marca nova. Fulldur fica no meio, mas tem um revés. A equipe está recebendo oynayamıyor bom e efectivo Istanbulspor. PVH'un vencer primeiro jogo das arquibancadas enquanto espera por uma área diferente e afinando para um homem que já derrotou a rebelião. Fabio Luciano. Ela começa com o primeiro jogo no meio de um amor entre os fãs e Fabio. Todo o estado e Jes Høgh e movimentos tandeminden Uche, pela primeira vez desde a forma de um defansında líder Fenerbahce claro que ela estava usando.Estação progride ... O amor cresceu e se bem com os fãs de Fábio. Ele tem coração valente da equipe. Ele vai para a defesa de um injustiçado qualquer companheiro de equipe. Fabio não tem nada a dizer, agressiva. Ele joga proteger-se diretamente ao companheiro. Se você tem uma média inicial de errado é que a revolta. Líder o. Atrás há uma estrutura para receber dezenas de pessoas com o movimento. Separação das equipes de ponta passaram saudade de tanto tempo e amor que os fãs ainda anıyorsa ele, e você entende o quão importante é o quão valioso jogador.Indescritível a ganância. Formaya um lutador que ama o suficiente para prostrados. Os momentos mais críticos de uma capacidade única para fazer os movimentos mais críticos. Quem quer mais do mesmo, ou esperar por isso. Certifique-se de voltar 35 anos hoje, eles dizem que é provável que correr para o aeroporto para encontrá-lo de lado em favor de milhares de Fenerbahce. Porque o amor sentia por ele, nem tem nada a ver o que você marcou e şampiyonluklarla-nos a viver a felicidade.A razão pela qual todo o amor dele todo o tempo necessário para a camisa é que yoğunu Varini.Obrigado Fabio. Certifique-se que 100 anos se passaram, esses fãs nunca vão esquecer.

8 Eylül 2011 Perşembe

Acaba Geç mi Kaldık ?

Çok zorlu bir sürecin başındayız halen. Başkanımız, yöneticilerimiz ve çalışanlarımız hala tutuklu. Aylardır tüm sevenler adamakıllı bir uyku uyuyamadı. Herkesin aklını hep aynı cümleler kemiriyor . Ne zaman özgürlüğüne kavuşacak bu insanlar ???

Yürüyüşler, protestolar, kampanyalar vs. derken iki ayı devirdik. Bir sonuç var mı derseniz maalesef henüz yok. Kaybettiklerimiz var mı ? Çok var. Peki ya kazandıklarımız ??? Hiç o yönden baktık mı sizce bu olaya ?

Yıllardır şikayetçiydik. Bölünmüştük. Hepimiz ayrı telden çalıyorduk. Kimimiz A derken iki blok ötemiz Z diyordu. Ne bir bütünlük, ne birbirine sevgi, ne birbirine saygı. Hiçbir şey kalmamıştı o 52.000 kişilik kutsal yerde. Rant savaşları hüküm sürüp bilmem ne grubu şu blokta, o derneği bu blokta, şu zamazingolar şu blokta masalları ve hikayeleri ile yıllardır uyutulduk, uyuduk ve tükenmeye doğru hızla ilerledik. Her maç derdimiz öndeki ayakta izliyor maçı dur şunu oturtayım oldu. Ya da yanımızdaki insanlardan şikayetçiydik. Merdivende maç seyreden en büyük problemimizdi. Merdiven boşluklarına yapılan demir basamakları daraltıyordu aman kulübe yazı yazalım birer koltuk sökülsün bir rahat edelim tek dileğimizdi. Stada giriş çıkış bizim problemimizdi. Guiza vardı. 14 mio € a alınmıştı gol atamıyordu ama. Senelik ücreti de yüksekti. Selçuk Şahin uzun pasla atağın yönünü değiştiremiyordu e o zaman hemen ıslıklamak lazımdı. Migros'a kombine yapılmıyordu, böyle iş mi olur bizim grup orada ya ona tavırdan yapmıyordu başkan. Hani herşey düzgün olunca ilişkisinde problem çıkarmaya çalışan çiftler vardır ya. Aynı onlar gibiydik. Kendi içimizde, kendi kendimizi yedik, yedik, Allahtan bitiremedik. İyi ki beceremedik bunu. Sonra ne mi oldu ? 3 Temmuz sabahı bir anda kafamızın tam ortasına bir balyoz yedik. Belki de iyiki de yedik dememiz lazımdı. Yoksa biz kendimizi içten bitirecektik.

Benim gibi eski tribüncülerin dilinden düşmeyen bir cümle vardır. Hepimizin özlediği, hepimizin tekrar orada olalım dediği. " Eski Numaralı Ruhu". Şimdiki genç arkadaşlarımızın yaptığı gibi birilerinin peşinden gitme gereği duymayan, önceliği ve tüm konsantrasyonu Fenerbahçe üzerine olan bir topluluktuk. Haksızlığa her türlü demokratik tepkimizi koyar, sonuna kadar mücadele ederdik.



Bugün baktığımda tekrar o kısır kavgaların bitmeye başladığını gene tek çatı altında mücadele etmeye başladığımızı, gene insanların sadece Fenerbahçe için enerjilerini harcadıklarını görmek cidden güzel. Belki de buna ihtiyacımız vardı bilmiyorum. Türkiye'nin önünde durulması en büyük gücü var elimizde. Biz kendi kendimize bunu yok etmeye başlamışken, bu olay tekrar bizi bir araya getirdi; tekrar o tek yumruk olmaya doğru adım attık. Ama kafamda tek bir soru var...

ACABA GEÇ Mİ KALDIK ???

7 Eylül 2011 Çarşamba

Yeniden Merhaba

Uzun zamandır ara verdiğim yazılara artık geri dönüş yapma zamanı geldi. Yeni site taslak aşamasında. Onu muhtemelen 4 arkadaş yönetecek ben desteklicem. Ben kendi fikirlerimi burdan yayınlamaya devam edeceğim.

30 Nisan 2011 Cumartesi

Milliyet... ÇÜÜÜŞŞŞŞŞ

Önce haberi koyayım...

Fransızlar, aradan 8 ay geçmesine karşın F.Bahçe yönetiminin Marsilya'dan Niang'ı koparmasının acısını hala unutamıyor
SportVox, 'Marsilya, kalsın diye 4 milyon euro teklif etti. Ama F.Bahçe 480 bin euro aylık artı bir milyon da verince Niang'ı kaptı. Yabancılar gelip yıldızlarımızı elimizden alıyorlar' diye ağladı
Fransız SportVox, yeni transfer dönemi yaklaşırken, ders olsun diye geçen yaz Marsilya yönetiminin yaşadığı çaresizliği anlatan bir makale kaleme aldı. Marsilya yönetiminin 20 milyon euro bonservis bedeli önermesine karşın Luis Fabiano'yu Sevilla'dan kopartamadığını vurgulayan SportVox, yabancıların ise Ligue 1'e gelip Mamadou Niang gibi Marsilya ile özdeşleşen büyük bir yıldızı bile parayı bastırıp Fransa'dan çekip götürdüğünü yazdı.
AYLIK 320 BİNDEN 480 BİN EUROYA

SPORTVOX, F.Bahçe'nin Mamadou Niang'ı Marsilya'dan koparmak için ekstradan 1
milyon euro imza parası ödediğini, Fransız kulübünün ise bu durum karşısında çaresiz kaldığını savundu. Fransızların iddiasına göre Marsilya'dan aylık 320 bin euro alan Senegalli'nin menajeri, F.Bahçe ile aylık 480 bin euroya anlaştı. Marsilya yönetimi Niang'a yıllık 4 milyon eurodan 4 senelik yeni bir teklif sundu. Ancak F.Bahçe yönetimi, bir milyon euroluk ekstra imza parası ödeyince Niang, tercihini Marsilya yerine Sarı-Lacivertli kulüpten yana kullandı.
MURAT ÖZAYDINLI ÇOK UĞRAŞTI

NİANG'IN transferi için büyük çaba sarf eden Murat Özaydınlı defalarca Fransa'ya gidip, Senegalli, menajeri ve Marsilya yönetimi ile pazarlık yapmıştı. Asbaşkan Özaydınlı'nın çabaları sonucu 7.5 milyon euro bonservis bedeli karşılığında Marsilya güçlükle de olsa Mamadou Niang'ı satmayı kabul etmişti.


Yani ey ahali... Niang bizden senelik 480.000*12 = 5.760.000 € alıyor. Bunu yazarken inanan sevgili editör ve muhabirler.

Tek kelime ile cevap vereyim.


ÇÜŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞ

27 Nisan 2011 Çarşamba

Aykut Hoca...

Uzun zaman sonra yazacağım yazının tek haklı sahibinin hoca olacağını düşünüyorum. Kısa bir analiz yapmaya çalışacağım.

Aykut Hoca'yı neredeyse çocukluğumdan beri iyi kötü tanırım. Futbolcuyken de aynı insandı, İstanbulspor'a gittiğinde de aynı, Ankara'da da aynı ve yuvasına döndüğünde gene aynı oldu. İnanılmaz düzgün, inanılmaz seviyeli, aklı başında, araştıran ve kendini geliştiren bir insandır hoca. Yeri geldi çok eleştirdim. Yeri geldi çok övdüm.

Şu ana kadar tek bir hata yaptı. O da Fenerbahçe'de başarısız olurum korkusuyla çok yanlış insanlara danıştı. fikir aldı. Hatta bazı cümleleri direk basın toplantısında medya ile paylaştı. Ne zaman korkunun ecele faydası olmadığını anlayıp kendi oldu. O zaman gerçek Aykut Hoca sazı eline aldı.

Tek bir olaydan eminim. Bu adam her şeyiyle Fener için yaşıyor. Gelelim ilk yarıdaki hocayla; ikinci yarıdaki hoca arasındaki farka.

1-) AKIL HOCALARI :

Hocanın sene başında bazı kararları alırken malum kişilere danıştığını ve onların fikirlerinden etkilendiğini biliyoruz. Alex olayı - sene başındaki takım tertipleri hep büyük takım acemiliğindendi. Akıl danıştığı kişilerde onu yanlış yönlendirince ortaya ilk yarıdaki hazin tablo çıktı.

2- ) TAKIM İÇİ İLETİŞİM :

Hoca ilk yarıda muhatap olarak genelde belli başlı oyuncuları görüyordu. Daha otoriter olmak adına çoğu zaman Emre-Volkan-Alex ve Lugano ile fikir alışverişinde bulunuyordu. Ne zaman devre arası tüm takım arkasında durdu, o milat oldu ve tüm takımla ilgilenip Berk'ten Hasan'a kadar en genç oyuncusuna bile güven aşılamaya başladı.

3- ) Alex De Souza :

Aslında en suçsuz olduğu konuydu bu. Çünkü kendisi Alex'i beğenen ancak etraftan gelen baskılar neticesinde bazı rahatsız olduğu olayların daha da üstüne giden roldeydi. Ne zaman kendi fikirlerini ön plana aldı, o zaman Alex'i kazandı. Ne zaman Alex'i kazandı, o zaman takımın havası değişti.

4-) Kondüsyon Çalışmaları :

Sene başı hazırlık kampında sene başında olası sakatlıklardan korktuğu için kondüsyon çalışmalarını çok yoğun yapmamıştı hoca. İlk senesinde ağır bir sakatlık sonucu gelecek kötü sonuçlardan korkuyordu. Ne zaman ya herru ya merru oldu o zaman hoca anladı ki yanlış yaptı. İkinci yarı hazırlık kampında kondüsyon çalışmaları inanılmazdı. Böylece ilk yarıda son 30 dk oyundan düşen takım bir anda dirildi.

5-) Taraftar :

Hoca ilk yarıda hareketleri ve açıklamaları ile taraftarla olan bağını koparmaya yakındı. Ne zaman şapkasını önüne koyup tekrar taraftarın taptığı Aykut Kocaman oldu o zaman tribünleride kazandı. Takımı sahiplenmeyen tribünler gidip, yerini takımı sonuna kadar destekleyen taraftarlar gelince bir anda kulübün tüm enerjisi değişti.


Özetlersek hata olarak değerlendireceğimiz tüm olayların sebebi aynı yere çıkıyor. Acemilik. Ya başarısız olup, tarihin tozlu sayfalarında yer alırsam baskısı. Ne zaman kendi oldu. O zaman " Nasıl koydu Aykut Kocaman" döndü.

Uzun zaman sonra merhaba,

Malum ailedeki sağlık sorunları, iş seyahatleri derken 2 aydır dokunmadık buraya. Gerçi yeni site yapılıyor ama burayı boşlamamaya karar verdim.

Tekrar birlikteyiz... :)

24 Şubat 2011 Perşembe

Stoch Konusu

Çok konuşulduğu için bilgilendirme olarak yazayım dedim. Stoch konusunda oyuncunun fiziki yetersizliklerinden dolayı yükleme idmanları yapılıyor. Bunun sonucunda adamın şu anda oynatılması düşünülmüyor mecbur kalmadıkça zira bu dönemler uzun süreli adale sakatlıkları için idealdir. Bu çalışmaların meyvesini verdiğini ve Kasımpaşa maçı ile birlikte yavaş yavaş rotasyona gireceğini duydum.

Bilgilendirelim.

Boşuna Aykut Hoca ile uğraşılmasın.

31 Ocak 2011 Pazartesi

Granqvist sene sonunda imzalayacak --- Eğer Yobo Haziran'da dönerse.

Granqvist sene sonunda Yobo'nun İngiltere'ye dönme ihtimaline karşılık elde tutuluyormuş. 15 Haziran'a kadar geçerli bir protokol yapılmış kulübü ve kendisi ile.

Çok güvendiğim bir kaynaktan aldım detayı.

Benim çok beğendiğim ve devre arası alınmasını beklediğim bir oyuncuydu.

Hayırlısı olsun

28 Ocak 2011 Cuma

Devre arası & Nostalji & Transfer

Uzun bir ara vermek zorunda kaldım Bloga. Normaldir sağlık sorunları ailede diz boyu oldu. İnsan böyle zamanlarda büyüdüğünü hissediyor adeta. Bir anda ne olduğunu şaşırıyorsun.

Dönelim konularımıza...

Devre arası bitti. Lig başladı. Kimine göre iyi bir devre arası geçirip tekrar takım olduk. Kimine göre kadromuz yetersiz ve ne yaparsak yapalım bir sonuç alamayacağız. Ben size duyduklarım ve bildiklerimi aktarayım takımla ilgili.

Öncelikle çalışmaların İstanbul ayağının gayet vasat, moralsiz ve tek düze geçtiğini belirtmekte fayda var. Alex'in kontrat sıkıntısı, Aykut Hoca'nın moralsizliği, takımın üstüne çöken karamsar hava derken takım için koş koştan başka hiçbir işe yaramayan bir çalışma dönemi oldu Samandıra'da. Kafasında takımı bitirmiş olan Kazım ile Gökhan Ünal'a yol verildi. Kazım'ın bedelsiz bırakılmasının sebebi kulüpten 2011 senesi içinde alacağı Aralık ayı taksiti dahil 1,3 mio€ olması idi. Neticede sene sonunda hiç oynamadan bu kadar para alacağına, bonservisi alacağı karşılığı verilerek serbest bırakıldı. Galatasaray'a gitmesi bazı insanları endişelendirsede Aykut Hoca'da, Hagi'de geride kalan tüm futbol camiası Kazım'dan birşey olmayacağını biliyor. Adamın transfer sebebi tamamen taraftarı havaya sokmak içindi ancak tam tersine gayet olumsuz karşılandı bu transfer. Orada da başarısız olacaktır. Bence yönetimin son dönemde yaptığı en olumlu hareketti Kazım'ın bırakılması. Ona verilen şans hiç bir oyuncuya verilmedi. Tüm Fenerbahçe kariyerine bir Gs, bir Chelsea ve bir de Honved maçı sığdırabilen, diğer maçlarda vasatı hiç bir zaman aşamayan, tek yaptığı orta yapacağına çaprazdan abuk sabuk şut vuran bir adamdan bahsediyoruz. zaten Baros olurda dönerse kendisi yedek kulübesine hapsolur oradan da alemlere akmaya devam eder.

Gökhan kendi ayrılmak istedi oynama şansı yakalayabilmek için. Bedelsiz kiraya verildi. Neticede forma girerse çok çok kötüde olsa bir alternatif olabilir. Tekrar yazıyorum kendisi bence büyük takım oyuncusu değildir.

Samandıra'daki keyifsiz antremanları, Yeni Malatya maçı takip etti. Ruhsuz, şuursuz futbol kupadan elenmemize neden oldu. Dediğim üzere o ana kadar takım birbirinden tamamen kopuk ve umursamazdı. Oyuncular adeta antremanları bitse de gitsek modunda yapıyordu. Bunun sonunda olan da her zaman olduğu gibi taraftara oldu. İğrenç bir mağlubiyet daha hazmetmek zorunda kaldık. Olanlar ise o andan sonra oldu. Tüm takım Malatya'daydı. Canı burnuna gelen ve kesin olarak kovulacağını düşünen Aykut Hoca kimi şehir efsanesi olduğunu düşünsede o iki cümleyi söylemiş. " Hepinize teşekkür ederim. El birliğiyle amacınıza ulaştınız. " Bu iki cümleden sonra kapıyı vurup çıkmış. Yabancılar tercüman vasıtasıyla ne olduğunu öğrenmeye çalışırken Emre inanılmaz bir çıkış yapmış. " Eğer bugünden sonra elini taşın altına sokmayacak varsa bu soyunma odasından ....... gitsin. " Ortam iyice gerilmiş. O ana kadar gıkını çıkarmayan bir ton futbolcu birbirine sen şunu yapmıyorsun sen bunu yapmıyorsun diye çıkışmışlar. Kavga gece otelde de devam etmiş. Emre, Alex ve zannedersem Volkan başkanla konuşup suçun kendilerinde olduğunu hocayla alakalı olmadığını söylemişler. Başkanın açık söylemek gerekirse öğrendiğim kadarıyla zaten Aykut Hoca'yı kovmak gibi bir düşüncesi yokmuş. Ancak oyuncuların bu desteğini görünce Başkan, Hocayı aramış ve çık yarın basın toplantısı yap soruları yanıtla ve rahat ol seninle ilgili bir problem yok demiş. Oyuncuların kendi aralarında konuştuğu olaylar arasında gazetelere de çıkan bu adam bizi bir kere olsun satmadı ama biz onu hep yüz üstü bıraktık lafı gerçekten söylenmiş. Lafın sahibi tahmin edeceğiniz üzere gene Emre.

Aslında bu olan tüm olaylar Zico dönemini anımsattı bana. Zico döneminde de bir dönem kötü sonuçlar alınmış ve oyuncuların özellikle Tümer, Ümit ve tuncay önderliğinde kitlenmesiyle olaylar pozitife dönmüştü. Hatta başkan Zico'nun kardeşi ile kavgasından sonra tüm ekibi kovmayı düşünmüştü. Hatta olayın ertesi günü Spalletti'ye açık çek verilmişti. Daha sonra ise kararından vazgeçti. Bu olaydan vazgeçmesinin temel sebebide oyuncuların, hocaları ile kitlenmesi olmuştu. Size açık söyleyeyim. Şu anda takımdaki 26 kişiden sadece 3-4 oyuncu hocayı sevmiyor. Geri kalan hepsi hocayı gayet sahiplenmiş durumda. İsimleri zaten az çok tahmin ediyorsunuzdur. Kafanızda olmayan tek ismi söyleyeyim. O da Stoch. Aralık ayında başka takıma kiralık olarak gitmek için  yönetime başvurmuş ancak olumlu cevap alamamış. Devamlı yedek kalmaktan rahatsız ve transfer döneminde kandırıldığını düşünüyormuş. Ona çünkü takımın taşıyıcısı olucan, en önemli parçası olucan gibi sözler söylenmiş. Kendisinin düşük form durumunu pek göz önünde bulundurmuyor anlaşılan. En önemli sorun bu tip adamlarda her zaman söylediğim üzere aldıkları para. Bir oyuncu düşünün. Hayatı boyunca maksimum 250.000€ kazanmış. Siz adama bir anda 8 senelik parasını 2 mio€ verirsen böyle adam rahatlar ve düşer. Sayısal çıkan gariban çiftçi olayı.

Bu olayların hepsinin sonunda Antalya kampı tam olarak kenetlenip, tekrar takım olmanın yolunun açıldığı bir periyod olmuş. Takımın önde gelenleri devamlı motivasyon toplantısı yapmış. Selçuk'un neden bir anda ilk 11'e girdiğini de söyleyim. Emre hocayla konuşmuş. Yanımda tekmeye kafa uzatan adam oynasın bende rahat olayım hocam Cristian'la oynarken rahat ileri gidemiyorum, Selçuk yanımdayken daha rahatım diye bir konuşma yapınca Selçuk yeni transfer gelene kadar ilk 11'e girmiş.

Ve herkesin merak ettiği konu transfer. Öncelikle daha önce bu blogda yazdığım bir isim gündemimizdeydi. Ben birazda ondan yazmıştım hem twitter'a hem buraya. Granqvist devre arası alınmak istendi ama olmadı. Ancak sene sonu büyük ihtimalle formamızı giyecek. Ben bu olayı Kasım ayında duymuştum. Sonra  dedikodular çoğaldı. Arkadaşın bloga girme sebebi buydu. Herkes haber çıktıktan sonra nereden duyduğumu sordu. Onu tabii ki söylemeyeceğim ama keşke defansa Granqvist'i ileriye de Huseklepp i alsak tweet'i tesadüf değildi belli bilgiye dayalı idi. Huseklepp sonra gündemden düştü ama Granqvist er ya da geç formayı giyecek gibi gözüküyor.

Aykut Hoca'nın basın toplantısında bahsettiği ismi soruyor herkes dünden beri. Bildiklerimi söyleyeyim o zaman. Veloso haberleri doğru. Genoa ile kiralık olarak anlaşıldı ama satın alma opsiyonunu daha vermeye yanaşmamışlar. Bizde kiralık almak istemiyoruz. O yüzden o transfer şu an zor. Ama tabii son gün neler olur bilemem. Ağırlıklı olarak üstünde durulan isim Matuidi. Orada da oyuncu ile ilgili birkaç sorun var. Ama aşılamayacak şeyler değil neticede her zaman para konusur bu işlerde biliyorsunuz. Ben en yakın olarak kulübe Matuidi'yi görüyorum. Bir muhabir arkadaşımla dün gece konuştum. Bana gene bir keşif yapmış olabilirler abi süpriz bir isme hazır olmak lazım dedi. Neticede ucu çok açık. O yüzden pek üstünde durmadım. Duyduğum isimler bunlar. Bana Matuidi en ağırlıklı ihtimal olarak geliyor. Zira kendisi ön libero, sol bek hatta gerekirse defans oynayabiliyor.

Üşenmedim tekrar yazdım. Sonuna da dünkü gelişmeleri ekledim :)

Saygılar...